Makale
‘Gülen’ meselesi
Ünlüler sahnelerde ve ekranlarda izlenmedikleri zamanlar ne yaparlar?
Herhalde sahip oldukları şöhretlerinden kuşkuya düşüp endişe yaşıyordurlar.
Her daim insanların ilgi alanında olmak ünlülerin yaşıyor olduklarının belirtisi gibidir.
Böylesine bir hayati tehlikeyi atlatmanın yolu günlük hayatta insanların dikkatini çekecek sıra dışı davranışlar sergilemektir.
GeçtiÄŸimiz günlerde ünlü komedyen Cem Yılmaz’ın yaptığı gibi.
Ãœnlü komedyen Atilla ÖzdemiroÄŸlu’nun cenaze töreninde Zülfü Livaneli’nin omzuna kapanarak hüngür hüngür gülmüş; pardon, katıla katıla aÄŸlamış.
Tabi sosyal medya durur mu hiç, twitler havada uçuşmuş.
Bu haberi okuduÄŸum zaman ‘ah’ dedim içimden ‘gülmek ile aÄŸlamanın arasını ne kadar da çok açmışız’.
Son aylarda memleketimiz adeta bir cenaze evi.
Cem Yılmaz gibiler işlerine, yani güldürmeye, devam ediyorlar bir taraftan. Millet de acımız var, şehidimizi yeni toprağa verdik demeden televizyon kanallarının göğsüne yaslanarak gülmekten ölüyor.
Bana kalırsa bu memleketin “gülen” meselesi kolay kolay çözülmez.
Cenazelere alkışlı tempo tutanlar da bunu iyi dinlesinler: Tabiat da tabut da boşluk kabul etmiyor.
Bir ÅŸeylerle doldurmak gerekiyor ölüm sessizliÄŸinin oluÅŸturduÄŸu boÅŸluÄŸu. AÄŸlamayı tüketmiÅŸse insan gülerek, Fatiha’yı kaybetmiÅŸse alkış tutarak.
CENAZE MARŞI, ITRİ TEKBİRİ VE İNANMIŞ DÖRT ADAM
“MarÅŸ söylemeden ölmek bize yakışmaz” diyordu Ahmet Kaya besteleyip yorumladığı “Lili Marlen Türküsü”nde.
Marş ölümün değil hayatın müziğidir.
Ä°smet Özel’in ifadesiyle “Ä°nsanın gölgesiyle tanımladığı bir çaÄŸda/belki ruhların gölgesi düşer de marÅŸlara” hayatla ölüm arasında kalan ÅŸeyleri daha iyi kavrayabilmek için ‘marÅŸlara düşer belki birkaç ÅŸeyi açıklamak’.
Şehit cenazelerinin cenaze marşı ile kaldırılması ilk kez itiraz konusu oldu bu ülkede.
O kadar makul bir itirazdı ki kimseden kayda değer bir muhalefet gelmedi.
Yıllardır Frederic Chopin’in cenaze marşı ile uÄŸurlanan ÅŸehitlerimiz Itri’nin tekbiriyle uÄŸurlanmaya baÅŸladı.
Keşke daha fazla şehit haberleri gelmese de hayatın gürül gürül marşını söylese gençlerimiz.
Sadece şehit cenazeleri değil hiçbir cenaze ruhunu yitirmiş törenlere dönüştürülmemelidir.
Tefekkür ve tezekkür içerisinde yolcu edilmelidir ölmüşlerimiz.
Hiyerarşiden uzak, ölümün bizi kıldığı eşitlikte, dünya ve ahret arasında bir eşikte durduğumuzun bilinciyle öyle sessiz ve öyle mesaj dolu olmalı her defin.
Hakikatte şehitler ölmezler. Onlar bu dünyanın gerçek şahitleridirler.
Cenazesi TeÅŸvikiye’den ya da Levent Camiinden kalkan ile Çeliktepe Merkez Camii’nden kalkan arasında ya da Zincirlikuyu mezarlığına gömülmekle Karacaahmet ya da Hasdal mezarlığına gömülmek arasında oradaki yerimizi saÄŸlamlaÅŸtırıcı ne vardır ki?
Ãœstad’ın dediÄŸi gibi ‘tam dört inanmış adam’ yeter de artar bile.
Henüz yorum yapılmamış.